Beyin sağlığını tehdit eden risk faktörleri nelerdir ve bu faktörlere karşı nasıl önlemler alınmalıdır?
Günün birinde Alzheimer veya demansla karşılaşmamak için bulmaca çözmekten daha fazlasını yapmak gerekiyor. Kilolu, sağlıksız beslenen ve hareketsiz bir yaşam tarzını benimseyen, kalp-damar hastalıkları açısından riskli kişilerin beyin sağlığı da olumsuz etkileniyor. Memorial Şişli Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Türker Şahiner ve Doç. Dr. Yakup Krespi, beyin sağlığını tehdit eden risk faktörleri ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.
Günümüzde Alzheimer hastalığı, beynin yıllar içinde birçok etkene bağlı gelişen bir hastalığı olarak kabul edilmektedir. Alzheimer hastalarının % 60 ile % 90’ında beyin damarları da hasta olmaktadır. Yaş ve eğitim süresi hastalığın en önemli risk faktörü olarak ortaya çıkmasına karşın toplumda rastlanan hastalık yükünün yüzde 50’sinin, beynin “kılcal” yani küçük damarlarında hasar oluşturan risk faktörlerinin etkisiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Demansın gizli nedeni: “Sessiz felç”
Felç; kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol, sigara içme ve hareketsiz yaşamla ilişkilidir. Bu konuda iyi bilinmeyen ancak çok yaygın olan durumlardan biri ise “sessiz felçlerdir. Sessiz felç, kişinin yaşantısı süresince damarı zedeleyen yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi risk faktörleri nedeniyle gelişen “sessiz beyin hasarı” olarak tanımlanabilir. İyi bilinmeyen gerçeklerden bir diğeri de yaşlılıkta ortaya çıkan Alzheimer hastalığının en önemli tetikleyicilerinden birinin, sessiz geçirilen felçler olduğu gerçeğidir.
Hastalar unutuyorum diyor
Hastalarda küçük sessiz felçlere bağlı yıllar içinde gelişen ve biriken beyin hasarı, bunama riskini de arttırmaktadır. Burada yapılması gereken şey, kişilerin risk faktörlerinin belirlenerek ve bunların şiddetinin ölçülerek beyni de koruyacak uygun tedaviyi yaşam boyu sürdürmektir.
Aşırı kilo Alzheimer riskini artırıyor
Türkiye’de ilk kez Memorial Şişli Hastanesi’nde hayata geçirilen “Beyin Sağlığı Koruma Programı” da toplumu bu konuda bilinçlendirmek ve kişide beyin sağlığını etkileyen hastalıklar varsa, bunları tedavi etmeyi amaçlamaktadır. Merkeze başvuran hastalardan Dünya Sağlık Örgütü’nün öngördüğü yaşam tarzlarına yönelik çok detaylı öykü alınmaktadır. Sigaradan diyete, egzersiz alışkanlıklarından yaşam alışkanlıklarına dek birçok bilgi elde edilir. Bunun sonrasında kişilerin değişik vücut ölçümleri kaydedilir. Alzheimer hastalığına yakalanma riski ile vücut kitle indeksi (VKİ) arasında kesin bir ilişki vardır. Dolayısıyla kişinin bedensel ölçüleri bizim için önem taşımaktadır.
Beynin rezerv kapasitesini korumak için 7 öneri
1- Egzersiz yapın: Gün içinde mümkün olduğunca aktif olmak, arabayı az kullanmak, evde her gün kullanılan elektrikli aletlerle yapılan işleri zaman zaman kas gücüyle gerçekleştirmek de yeterli olabilmektedir. Bu tür değişiklikler kullanılmayan kasları aktif hale getirmenin yanı sıra işi organize eden beynin de çalışmasını sağlamaktadır.
2- Öğrenmeye devam edin ve sosyal yönden aktif olun: Uzmanlar, kişinin entelektüel seviyesi yükseldikçe, demans yaşının ileri gittiğini belirtmektedir.
3- Stresten uzak durun: Kişinin kendine stres yaratan durumları tespit ederek, bunları hayatından çıkarması çok önemlidir.
4- Kaliteli uyku uyuyun: Geceleri iyi bir uyku uyuyamamak, beynin küçülmesini çok hızlanmaktadır. Çünkü beyinde her gün milyonlarca toksik madde üretilir ve bunlar uyku esnasında temizlenir.
5- Akdeniz tipi beslenin: Kalp dostu her şey, beyne de dosttur. Damar yapısını koruyup, damar sertliğini önlemeye yardımcı olan Akdeniz tipi beslenme de bu noktada öne çıkmaktadır.
6- İşitme kapasitenizi kontrol edin: Yaşlanmaya bağlı olarak işitme kapasitesinde azalma olmaktadır. Bu nedenle ileri yaş grubunda periyodik işitme testi yapılması önem taşımaktadır.
7- Östrojen seviyenizi yüksek tutun: Tiroit hormonları ve östrojen seviyelerinin düşmesi, özellikle kadınlarda menopozla birlikte görülmektedir. Bu da beyin yaşlanması ve Alzheimer’a yatkınlık riskini yükseltir. Özellikle menopoz sonrası hormon replasman tedavilerinin ihmal edilmemesi gerekmektedir.