“Dinle!”
Mesnevi’nin ilk kelimesidir. 740 yıl önce Hz. Mevlana, 60 yaşını geçmişken kaleme aldığı eserin başına bu kelimeyi koyuyorsa, dinlemeye çok daha fazla kulak vermeliyiz. Çünkü tasavvufun özü sohbettir, sohbetin özü ise dinlemektir.
Ama gerçekten dinliyor muyuz?
Psikoloji eğitimlerim sırasında fark ettim ki, ben de birçok insan gibi sadece mış gibi dinliyordum. Yani karşımdaki insanları çoğu zaman sadece dinliyormuş gibi yapıyordum.
Bugün ilişkileri gözlemlediğimde gördüğüm en büyük iletişim kazası kişilerin birbirini etkin olarak dinlememesinden kaynaklanmaktadır. İnsanlar birbirlerini duymuyor, sadece yan yana konuşuyorlar. Dinlemenin olmadığı yerde ise gerçek bir ilişki gelişemiyor.
İş yerimizde, sosyal çevremizde, aile içinde neredeyse hepimiz karşılaşmışızdır. Bir konuya odaklanmış ve anlatmaya başlamışızdır ve karşıdaki kişi sözümüzü keser. Ya zihnindeki bambaşka bir konuyla sohbete resmen dalar ve soğuk duş etkisi yapar, ya da tavsiyede bulunur.
Konuşmak Eril, Dinlemek Dişil Enerjidir
Konuşmak doldurur, dinlemek ise alan açar. Dinleyebilmek için zihinsel boşluk gerekir. Fakat çoğumuz o kadar doluyuz ki, kimseye yer açamıyoruz. Ne yazık ki bu “doluluk”, sadece zihnimizi değil, kalbimizi de kapatıyor.
Zihnimiz kendiyle meşgulken karşımızdaki kişiyi gerçekten duyamayız. Hatta çocuklar bile “dinlenmediğini” hisseder. Dinliyor gibi yapmak, ilişkilerde güveni sarsar. Oysa birini gerçekten dinlemek, ona psikolojik oksijen vermektir. Kendisini değerli hissettirir.
Neden Dinleyemiyoruz?
Çünkü zihnimiz dolu. Çünkü “bilmiyorum” demektense “bir fikrim varmış gibi” yapmayı tercih ediyoruz. Çünkü dinlemekten çok konuşmanın yüceltildiği bir kültürde büyüdük.
Çoğu zaman bir insanın tek ihtiyacı birilerinin kendisini dinlenmektir, yani birilerinden akıl almak değildir. Oysa bizler, hemen çözüm üretmeye, örnekler vermeye, kendi hikâyemizi anlatmaya kalkarız. Çünkü gerçek dinlemek zaman, sabır ve özveri ister.
Siz Nasıl Bir Dinleyicisiniz?
Aldığım eğitimlerde öğrendiğim bazı dinleyici türleri beni çok etkiledi:
- Görünüşte Dinleyici: Dinliyor gibi yapan ama zihinsel olarak başka yerde olan.
- Seçerek Dinleyici: Sadece ilgisini çeken yerleri alan.
- Saplanmış Dinleyici: Her şeyi kendi duygusuna göre çarpıtan.
- Savunucu Dinleyici: Her sözü tehdit olarak algılayıp savunmaya geçen.
- Tuzak Kurucu: Sadece açık aramak için dinleyen.
- Yüzeysel Dinleyici: Kelimelerin ötesine geçemeyen.
- Aktif Dinleyici: Karşısındakini anlayan, onun duygusunu ve mesajını bütünsel olarak hisseden kişi.
Peki Etkin Dinlemek Nedir?
Etkin dinlemek sadece sessiz kalmak değil; bilinçli bir varoluştur ve tüm dikkat karşımızdakine verilir, yargılamadan dinlenir, seri bildirimlerle anlaşıldığını hissettirir ve en önemlisi empati kurulur.
Dinleme konusunda farkındalığım olmadığı dönemlerde, ben de karşımdaki kişi konuşurken sabırsızlanırdım. Zaman kısıtlıydı, zihnim dağınıktı, hep bir acele içindeydim. Fakat sonra fark ettim ki; gerçek ilişki, sadece dinlediğimizde başlıyor.
5 Günlük Dinleme Egzersizi
Sadece 5 gün boyunca sohbet ettiğiniz insanları nasıl dinlediğinizi gözlemleyin. Ne kadar söz kesiyorsunuz? Gerçekten odaklanıyor musunuz? Bu küçük egzersiz, size büyük farkındalıklar kazandıracaktır.
Amerikalı kişisel gelişim uzmanı Dale Carnegie der ki:
“Dinlemek, gösterebileceğimiz nezaketlerin en yükseğidir.”
Sadece ilişkilerimiz için değil, kendimiz için de… Dinlemeyi öğrenmek, insanı daha derin, daha sakin ve daha bilge biri yapar.
Artık daha az konuşup daha çok dinlemeye ne dersiniz?