Damardan uygulanan bir ilaç tedavisi olan ketamin tedavisi, dirençli depresyon hastalarında düşük dozlarda uygulanarak araştırılmaya başlandı. Son dönemlerde yapılan klinik çalışmalar hastaların ortalama yüzde 65’nde ilk dozun uygulanmasından sonra depresyon belirtilerinin şiddetinde yarı yarıya azalma olduğunu gösterdi. Dirençli depresyon olarak bilinen majör depresyonun toplumdaki yaygınlığının yüzde 3-5.8 arasında olduğunu belirten İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Setenay İris Koç, hastalığın tedavisiyle ilgili son dönemdeki yeni gelişmeleri anlattı. Depresyonun inatçı bir hastalık olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Koç, bu süreçte kişinin yalnız bırakılmayarak kişiye özel tedavi yöntemlerinin uygulanmasının başarılı sonuçlar verdiğini ifade etti.
ENERJİDE AZALMA, UYKU SORUNLARI VE İŞTAHSIZLIĞA DİKKAT
Depresyonun (majör depresif bozukluk) nasıl hissettiğinizi, nasıl düşündüğünüzü ve nasıl davrandığınızı olumsuz etkileyen ciddi ancak tedavi edilebilen tıbbi bir hastalık olduğunu söyleyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Merve Setenay İris Koç, “Kendini üzüntülü hissetme, zevk veren durumlardan keyif alamama, enerjide azalma, uyku kalitesinde ve miktarında bozulma, iştah değişiklikleri, huzursuzluk, konsantrasyon kaybı, ölüm düşünceleri ve ümitsizlik gibi birçok belirti ile seyredebilmektedir. Bazen bu belirtilere bedensel semptomlar; ağrı, uyuşma, hazımsızlık, ishal, kabızlık, kaşıntı, çarpıntı vb. eşlik edebilmekte bu nedenle kişiler öncelikle diğer tıbbi branşlara başvurabilmektedir.” diye konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Merve Setenay İris Koç, erken ebeveyn kaybı, değer verilen kişinin kaybı veya ölümü, kadın cinsiyet, düşük sosyoekonomik düzey, iş kaybı, alkol veya madde kullanımı, boşanma, kötü ve travmatik çocukluk geçirme, daha önceden depresyon öyküsüne sahip olmak, ailede depresyon varlığı, bazı ilaçların kullanımı, hormonal değişiklikler ve bazı hastalıkların depresyon için başlıca risk faktörleri olduğunu belirtti.
Depresyonun tedavisinde kişinin intihar düşünceleri aktif olarak mevcutsa yatarak tedavi önerildiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Koç, bunun dışındaki durumlarda genellikle antidepresan ilaçlar, duygudurum düzenleyici ve kaygı giderici ilaçların tedavide kullanılabildiğini vurguladı. Gebelik, emzirme ya da ilaçlara yanıtsızlık durumlarında ise EKT denilen halk arasında şok tedavisi olarak bilinen tedavilerin, TMU gibi beyinin belli bölgelerini uyararak yapılan bazı tedaviler ve yanında psikoterapi gibi yöntemler kullanabildiğini aktardı.
Genel olarak majör depresyonun toplumdaki yaygınlığının yüzde 3-5.8 olduğunu işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Merve Setenay İris Koç, “Bir yıllık yaygınlık yüzde 2,6-6,2 olarak verilmektedir. Hayat boyu risk erkekler için yüzde 3-12, kadınlar için yüzde 10-26’dır. Türkiye Klinikleri Psikiyatri verilerine göre Tedaviye Dirençli Depresyon (TDD), en az 2 farklı antidepresan ilacın yeterli süre ve yeterli dozda kullanılmasına rağmen depresif semptomların devam etmesi olarak tanımlanmaktadır.” dedi.
İLAÇLA HASTALARIN 65’İNDE DEPRESYON YARI YARIYA AZALDI
Yarattığı işlevsellik kaybı ve ümitsizlik hissi nedeniyle hastaların ne yazık ki bir kısmında intihar düşünceleri görülebildiğinin altını çizen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Koç, “Antidepresanlara ve diğer tedavilere yanıt alamadığımız durumlarda bu tarz durumlar için hızlı ve etkin çözümler aranmaya devam edilmektedir. Bu bağlamda ketamin tedavisi düşük dozlarda uygulanarak araştırılmaya başlanmıştır. Son dönemlerde yapılan klinik çalışmalar hastaların ortalama yüzde 65’nde ilk dozun uygulanmasından sonra depresyon belirti şiddetinde yarı yarıya azalma olduğunu göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
Ketaminin, anestezik amaçlı 1960’lardan beri kullanılan bir ilaç olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Koç, şu bilgileri paylaştı: “Ketamin İnfüzyon tedavisinin, ağrı kesici özelliği de bulunması nedeniyle ilerleyen dönemlerde farklı amaçlarla kullanımları söz konusu olmuştur. Yapılan çalışmalar Ketamin’in tedaviye dirençli depresyonlarda oldukça umut veren sonuçlar sunduğunu göstermektedir. Öyle ki ilaç firmaları Ketamin’in farklı pozolojileri hakkında uygulamalara devam etmektedirler. Şu anda aktif olarak damar içi uygulanımı olan bu ilacın ilerde nazal (burun yoluyla) kullanımı da planlanmaktadır.”
İlacın uygulanmasında belli bir protokol mevcut olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Koç, “Genellikle düşük dozlarda, hastanın tamamen uyumadığı, damardan ilacı aldığı ve gözetim altında tutulduğu bir alanda 40-45 dakikalık bir uygulama yapılır ve sonrasında da hasta bir süre gözlem altında tutulur. Genellikle ilacın uygulanmasından sonraki birkaç saat içerisinde hastalarda hızlı bir düzelme gözlemlenir. Bu işlem haftada 2-3 kez olmak üzere 3-4 hafta kadar devam ettirilir. Hastanın durumu uygunsa, işlem sonrası gözetim altında belirli bir süre kaldıktan sonra hasta evine dönebilir.”
İşlemin olası yan etkilerinden de bahseden Dr. Öğr. Üyesi Koç, “İşlem sırasında ve sonrasında bir süre sersemlik hali, görme değişiklikleri, kan basıncı değişiklikleri ve bulantı gibi geçici yan etkiler gözlemlenebilmekle beraber bu yan etkiler genellikle saatler içerisinde kaybolmakta ve ilaç dozunun düşük olmasından ötürü de olduğunda kolaylıkla tolere edilebilmektedir. Kısacası yan etkiler hafif ve geçici olmaktadır. İşlemin kalıcılığının arttırılması, etkinin sürdürülebilmesi için küre devam edilmesi, haftada 2-3 kez tekrarlanması ve ek tedavilerin planlanarak doktor kontrollerinin aksatılmaması kritiktir.” açıklamasında bulundu.