2025 yılı itibarıyla dünya genelinde ülkelerin borç yükleri ve ekonomik riskleri yeniden gün yüzüne çıktı. Küresel borç payı ve toplam borç değerleri temel alınarak hazırlanan veriler, ülkelerin mali durumunu ve borç yönetim politikalarını ortaya koyuyor. Bu veriler, ekonomik büyüklükleri, borç/GSYH oranlarını ve ülkelerin küresel borç piyasasındaki paylarını karşılaştırmak açısından büyük önem taşıyor.
En Borçlu Ülkeler ve Borç Rakamları
Küresel borç sıralamasında ilk sırayı, dünya borcunun %16,8’ini elinde bulunduran Çin aldı. Çin’in toplam borcu 18,7 trilyon dolar seviyesinde ve borç/GSYH oranı %96,3 olarak kaydedildi. Çin’in bu yüksek borç yükü, hem kamu hem de özel sektör borçlarını kapsıyor ve ekonomik büyüme ile borç yönetimi arasında hassas bir denge olduğunu gösteriyor.
Japonya, küresel borcun %8,9’unu tek başına taşıyor ve 9,8 trilyon dolarlık borçla dikkat çekiyor. Ancak Japonya’nın borç/GSYH oranı %229,6 ile dünya çapında en yüksek seviyelerden biri. Bu durum, Japon ekonomisinin borç yükünü yönetme konusunda ciddi stratejik hamleler yapmak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.
Birleşik Krallık, %3,7 pay ve 4,1 trilyon dolarlık borç ile üçüncü sırada yer alırken, Fransa %3,5 pay ve 3,9 trilyon dolarlık borç ile dördüncü sırada bulunuyor. İtalya %3,1 pay ve 3,5 trilyon dolarlık borçla listenin dikkat çeken ülkeleri arasında. Hindistan %3,0 pay ve 3,4 trilyon dolarlık borçla yedinci sırada yer alıyor. Almanya %2,9 pay ve 3,2 trilyon dolarlık borç ile sekizinci sırada bulunuyor. Kanada, Brezilya ve İspanya ise sırasıyla %2,3, %1,9 ve %1,7 pay ve 2,6 trilyon, 2,1 trilyon ve 1,9 trilyon dolarlık borçları ile listede öne çıkıyor.
Türkiye’nin Durumu ve Borç Seviyesi
Türkiye, 2025 yılı verilerine göre küresel borç sıralamasında 25. sırada yer aldı. Türkiye’nin küresel borç payı %0,3 olarak kaydedilirken, toplam borç değeri 380,4 milyar dolar ve borç/GSYH oranı %24,3 seviyesinde. Bu rakam, Türkiye’nin borç yükünün diğer büyük ekonomilere kıyasla görece düşük olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin borç seviyesi, özellikle gelişmiş ekonomilerle kıyaslandığında orta düzeyde bir risk taşıyor. Ancak döviz kurları, enflasyon oranları ve ekonomik büyüme hızı, borç yönetiminde kritik öneme sahip. Uzmanlar, borç/GSYH oranının kontrol altında tutulmasının, ekonomik dalgalanmalara karşı tampon görevi görebileceğini belirtiyor.
Düşük Paylı Ama Yüksek Borç Oranına Sahip Ülkeler
Singapur, küresel borcun yalnızca %0,9’unu taşırken, borç/GSYH oranı %175,6 ile oldukça yüksek seviyede. Yunanistan %0,4 pay ve 413,7 milyar dolarlık borç ile %146,7 borç/GSYH oranına sahip. Bu durum, bazı ülkelerin borç payı düşük olsa da ekonomik yüklerinin hala yüksek olabileceğini gösteriyor.
Güney Kore, Avustralya, Belçika gibi ülkeler düşük küresel paylara sahip olsalar da, borç/GSYH oranları açısından dikkat çekiyor. Örneğin, Belçika %0,7 pay ve 770,8 milyar dolarlık borç ile %107,5 borç/GSYH oranına sahip.
Küresel Borç Tablosunun Önemi
Küresel borç sıralaması, sadece ülkelerin toplam borç değerlerini değil, borç/GSYH oranları ile ekonomik risklerini ve sürdürülebilirliklerini de ortaya koyuyor. Çin ve Japonya gibi ülkeler yüksek borç yükleri ile ekonomik risk taşırken, Türkiye ve diğer orta sıradaki ülkeler görece kontrollü bir borç yönetimi sürdürüyor.
Uzmanlar, küresel borç tablosunun, ekonomik planlama, yatırım kararları ve finansal stratejiler açısından kritik olduğunu vurguluyor. Özellikle Türkiye gibi yükselen ekonomiler için borç yönetimi ve sürdürülebilir büyüme arasındaki denge, gelecek yıllarda daha da önemli hale gelecek.
Sonuç
Dünya genelinde borç yükleri, ülkelerin ekonomik politikalarını ve küresel finansal dengeleri belirlemede büyük rol oynuyor. Türkiye’nin 25. sıradaki konumu, orta seviyede bir borç yükü ile ekonomik istikrarın korunabileceğini gösteriyor. Ancak küresel krizler ve iç ekonomik dinamikler, borç yönetiminin dikkatle sürdürülmesini zorunlu kılıyor.
Gelecek yıllarda, küresel borç verileri ve ülkelerin borç/GSYH oranları, yatırımcılar, ekonomistler ve politika yapıcılar tarafından yakından takip edilecek. Türkiye’nin borç yönetim stratejileri ise ekonomik sürdürülebilirliği sağlamak için kritik önem taşıyor.

