Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük devlet adamı, asker ve devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 87. yılında tüm yurtta ve dünyada özlem, saygı ve minnetle anılıyor.
10 Kasım 1938 sabahı Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yuman Atatürk, sadece bir ulusun kaderini değiştirmekle kalmadı; çağdaş, bağımsız, laik ve demokratik bir Türkiye’nin temellerini attı.
Selanik’te Doğan Bir Lider
1881 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Selanik kentinde dünyaya gelen Mustafa Kemal, babası Ali Rıza Efendi’nin vefatının ardından annesi Zübeyde Hanım’ın büyük fedakârlıklarıyla yetişti.
Eğitim hayatına Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlayan Mustafa Kemal, kısa süre sonra modern eğitim anlayışını benimsemiş olan Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu okulda aldığı temel eğitim, onun ilerleyen yıllarda aklın ve bilimin rehberliğini esas alan bir lider olmasında önemli rol oynadı.
Ortaöğrenimine Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nde başlayan Mustafa Kemal, asker olma isteğiyle okuldan ayrılıp Selanik Askeri Rüştiyesi’ne geçti. Burada “Kemal” adını matematik öğretmeni tarafından aldı. Manastır Askeri İdadisi’ni ikincilikle bitiren Mustafa Kemal, daha sonra 1899’da girdiği İstanbul Harp Okulu’nu 1902’de teğmen olarak tamamladı. 1905’te Harp Akademisi’nden kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olduğunda artık Osmanlı ordusunda görev almaya hazırdı.
İlk Görev Yılları ve Cephe Deneyimleri
Mustafa Kemal’in ilk görevi, 5. Ordu emrinde Şam’da başladı. Burada yalnızca askeri görevlerle ilgilenmedi; aynı zamanda vatanın içinde bulunduğu durumu gözlemleyerek çözüm yolları üzerine düşünmeye başladı.
Suriye’deki başarılı hizmetlerinden dolayı Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı ile ödüllendirildi. 1907 yılında Manastır’daki 3. Ordu Karargâhı’na atanarak Selanik’te görev yaptı.
1909’da İstanbul’da çıkan 31 Mart Vakası’nı bastıran Hareket Ordusu’nda görev aldı ve kısa sürede askerî çevrelerde dikkat çekti.
1911 yılında İtalya’nın Trablusgarp’a saldırısı üzerine gönüllü olarak cepheye giden Mustafa Kemal, Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarıyla yönetti. Trablusgarp Savaşı’nda kazandığı başarılar, onun stratejik zekâsını ve liderlik yeteneklerini ortaya koydu.
Balkan Savaşları ve Çanakkale Zaferi
1912’de Balkan Savaşları başladığında Gelibolu ve Bolayır’daki birliklerle görev yapan Mustafa Kemal, Edirne’nin geri alınmasında önemli rol oynadı.
Balkan Harbi sonrasında 1913’te Sofya Ataşemiliterliği’ne atandı. Ancak Birinci Dünya Savaşı başlayınca cepheye gitmek istedi. “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır.” cevabına rağmen, o cephede savaşmayı tercih etti ve 1915’te 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Cephesi’ne atandı.
Gelibolu Yarımadası’nda destan yazan Mustafa Kemal, askerlerine “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyerek tarihin akışını değiştirdi.
Conkbayırı ve Anafartalar’daki başarılarıyla “Anafartalar Kahramanı” unvanını kazandı. Göğsüne isabet eden bir şarapnel parçasını cebindeki saati parçalayarak durdurması, onun savaş meydanındaki mucizevi kurtuluşlarından biriydi.
Doğu Cephesi’nden Kurtuluşa Giden Yol
1916’da Doğu Cephesi’nde Bitlis ve Muş’u düşmandan geri alan Mustafa Kemal, generalliğe terfi etti.
1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında Osmanlı Devleti fiilen sona ermişti. Ancak Mustafa Kemal için mücadele yeni başlıyordu.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Erzurum ve Sivas Kongreleri ile milli iradeyi esas aldı, ardından 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurarak bağımsızlık mücadelesinin siyasi temelini attı.
Cumhuriyetin Kuruluşu ve Devrimler
Kurtuluş Savaşı’nın ardından kazanılan zaferle 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Yeni devletin temelleri atılırken Atatürk, yalnızca siyasi bir lider değil, aynı zamanda bir reformcuydu.
Harf Devrimi, Medeni Kanun, eğitimde laikleşme, kadınlara seçme ve seçilme hakkı, sanayileşme ve ekonomi politikaları gibi birçok alanda yaptığı devrimlerle Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine taşımayı hedefledi.
Ebediyete Yolculuk ve Sonsuz Miras
Mustafa Kemal Atatürk, geçirdiği hastalık sonrası 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.
Cenazesi büyük bir törenle Anıtkabir’e defnedildi.
Aradan geçen 87 yıla rağmen onun fikirleri, ilkeleri ve vizyonu Türk milletinin kalbinde yaşamaya devam ediyor.
Bugün milyonlar, Atatürk’ü yalnızca bir asker ya da devlet adamı olarak değil, bir ulusun yeniden doğuşunu mümkün kılan bir fikir önderi olarak anıyor.
O’nun “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti, 87 yıl sonra da onun ışığında ilerlemeyi sürdürüyor.
