Güney Kore, yakın tarihin en çalkantılı siyasi olaylarından birine sahne oluyor. Ülkenin Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, sıkıyönetim ilan etmesinin ardından, Ulusal Meclis tarafından alınan bir karar doğrultusunda gözaltına alınma talebiyle karşı karşıya kaldı. 3 Aralık 2024’te ilan edilen sıkıyönetim, hükümet ile muhalefet arasında ciddi bir gerilim yaratmıştı. Bu durum, Yoon’un görevi kötüye kullandığı iddialarını beraberinde getirirken ülkede siyasi kriz derinleşti.
Mecliste Gözaltı Kararı Çıkartıldı
10 Aralık 2024 tarihinde Ulusal Meclis’te yapılan oylamada, Yoon Suk Yeol ve yedi üst düzey yetkilinin derhal gözaltına alınmasını talep eden tasarı, 94’e karşı 191 oyla kabul edildi. Bu karar, sıkıyönetim ilanının ardından yaşanan hukuki ve siyasi süreçlerin en kritik adımlarından biri oldu. Gözaltı talebi, Yoon’un sıkıyönetim uygulamaları sırasında anayasayı ihlal ettiği gerekçesiyle gündeme geldi.
Sıkıyönetim Krizi
Sıkıyönetim ilanı sonrası ordu, Ulusal Meclis’in önünde konuşlanmış ve milletvekillerinin meclise girişini engelleyerek kamuoyunda büyük tepki toplamıştı. Ancak, parlamentoda yapılan oylamada sıkıyönetimin kaldırılmasına yönelik karar 190 milletvekilinin oyuyla kabul edilerek Bakanlar Kurulu tarafından da onaylandı. Bu gelişme, Güney Kore’de demokrasinin geleceği adına önemli bir adım olarak değerlendirildi.
Muhalefet Harekete Geçti
Muhalefet partileri, Yoon Suk Yeol’un görevden alınması için azil önergesi sunmuş ancak önerge yeterli çoğunluğu sağlayamadığı için kabul edilmemişti. Bunun üzerine gözaltı kararını gündeme
taşıyan muhalefet, bu süreçte halk desteğini artırmayı başardı. Yoon’un sıkıyönetim ilanı ve sonrasındaki
uygulamaları, görevdeki bir Devlet Başkanı’na karşı alınan nadir ve güçlü bir hukuki kararın çıkmasına neden oldu.
Tarihi Bir Dönüm Noktası
Güney Kore’de bir Devlet Başkanı’nın görevdeyken gözaltına alınması yönünde bir talepte bulunulması, ülke tarihinde nadir görülen bir durum. Yoon Suk Yeol’un görevde kalıp kalmayacağı ve bu kararın uygulamaya nasıl geçirileceği, Güney Kore’de siyasetin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Uzmanlar, bu kararın hem ülke içi dinamikleri hem de uluslararası ilişkileri ciddi şekilde etkileyebileceğini belirtiyor.