İsrail Parlamentosu’nda geçen hafta yapılan ilk oylamada kabul edilen yeni bir yasa tasarısı, Filistinli mahkûmlar için ölüm cezasını gündeme taşıdı. Tasarıda özellikle “zehirli iğneyle” idam yöntemi yer alıyor.
Tasarıda Neler Var?
Kanal 12 televizyonunun haberine göre, tasarı Ulusal Güvenlik Konseyi’nin önündeki temel çerçevede sunuldu. Kabul edilirse, Filistinli mahkûmlara idam cezası büyük ölçüde “salt çoğunlukla” verilebilecek. Üstelik, bu kişilere hukuki itiraz hakkı tanınmaması, cezanın azaltılması ya da affedilmesi gibi seçeneklerin de yasada yer almadığı aktarılıyor.
Yasanın en tartışmalı bölümlerinden birine göre, mahkûmlar hakkında verilen hüküm kesinleştikten sonra 90 gün içinde İsrail Ceza İnfaz Kurumu tarafından “zehirli iğne” ile idam uygulanabilecek.
Tasarı, “ırkçı saiklerle” İsraillileri öldüren Filistinlilere karşı ölüm cezası uygulanmasını öngörüyor gibi sunuluyor.
Tasarıyı Kim ve Neden İlerletiyor?
Bu önerinin arkasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir bulunuyor. Ben-Gvir, meclisteki ilk oylamanın ardından yaptığı açıklamada, lideri olduğu Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) partisinin “tarih yazdığını” ve “söz verdik, yerine getiriyoruz” dedi.
Tasarı, yasalaşmak için Meclis’te üç ayrı oylamadan geçmeli; şu ana kadar sadece ilk oyu almış durumda.
Eleştiriler ve Endişeler
Yerli ve uluslararası insan hakları örgütleri, bu tasarının “ayrımcı” ve tehlikeli nitelikte olduğunu söylüyor.
Filistin tarafı da tepkili: Tasarıyı “insani ve hukuki bir suç” olarak tanımlayan gruplar, bunun uluslararası hukuk ve Cenevre Sözleşmeleri’ne aykırı olduğunu vurguluyor.
Ayrıca, insan hakları kuruluşları, İsrail cezaevlerinde zaten 10 binden fazla Filistinlinin bulunduğunu; bunların arasında kadınlar ve çocukların da yer aldığını; ve birçok tutuklunun “işkence, açlık, kötü muamele ve tıbbi ihmale” maruz kaldığını bildiriyor.
Olası Sonuçlar
Tasarı yasalaşırsa, Filistinli mahkûmlar için ölüm cezası rutin hale gelebilir ve hukuki süreçlerde önemli kısıtlamalar getirilebilir. Bu durum, hem iç kamuoyunda hem de uluslararası arenada büyük tepkilere yol açabilecek bir adım olarak değerlendiriliyor.
