İsrail medyasında yayımlanan son analiz ve haberlerde, Türkiye’nin Orta Doğu’daki artan askeri ve siyasi etkisinin İsrail açısından ciddi bir güvenlik riski oluşturduğu iddia edildi. Özellikle Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı üzerinden yapılan değerlendirmelerde, Ankara’nın bölgede “yeni İran” rolünü üstlenmeye çalıştığı öne sürülerek Avrupa Birliği’ne açık bir uyarıda bulunuldu.
İsrail basınında yer alan yorumlarda, Orta Doğu’da Suriye merkezli gelişmelerin bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendirdiği ifade edildi. Bu süreçte İran, Lübnan ve Türkiye arasındaki rekabetin daha belirgin hale geldiği vurgulanırken, Türkiye’nin sahadaki etkinliğinin Tel Aviv yönetiminde ciddi rahatsızlık yarattığı belirtildi.
Suriye vurgusu ve artan endişe
Haberlere göre, Türkiye’nin Suriye’de sürdürdüğü askeri faaliyetler İsrail yönetimi tarafından yakından izleniyor. İsrail medyası, Ankara’nın bölgede kalıcı bir askeri ve siyasi etki kurma hedefinde olduğunu savunarak, bunun İsrail’in güvenliği açısından uzun vadeli bir tehdit oluşturduğunu iddia etti.
Özellikle 7 Ekim 2023’ten sonra İsrail’in İran’ı zayıflatmaya yönelik stratejilerini hızlandırdığına dikkat çekilen analizlerde, Suriye’nin İran için kritik bir alan olduğu ve Esad rejiminin zayıflamasıyla Tahran’ın bölgede ciddi bir güç kaybı yaşadığı öne sürüldü. Bu boşluğun ise Türkiye gibi aktörler tarafından doldurulmaya çalışıldığı iddiası dile getirildi.
İran, Hizbullah ve Hamas iddiaları
Israel Jerusalem Post’ta yer alan değerlendirmelerde, İran’ın Suriye’de Hizbullah’ı yeniden organize etmek ve Hamas ile Filistinli gruplara destek sağlamak için büyük mali kaynaklar ayırdığı iddia edildi. İsrail basını, bu durumun İsrail için doğrudan bir tehdit oluşturduğunu savunurken, bölgedeki tüm aktörlerin potansiyel risk olarak değerlendirildiğini yazdı.
Bu çerçevede Türkiye’nin de İsrail basınında giderek daha sert bir dille hedef alındığı görülüyor. Bazı yorumlarda, Türkiye’nin bölgesel hamlelerinin İran’la benzer bir çizgi izlediği ileri sürülerek, Tel Aviv yönetiminin Ankara’yı da stratejik rakip olarak konumlandırdığı ifade edildi.
“Kuzeyden ve güneyden kuşatma” söylemi
İsrail medyasında dikkat çeken bir diğer iddia ise Türkiye’nin sadece Suriye’de değil, Libya, Sudan ve Afrika’daki varlığından da rahatsızlık duyulduğu yönünde oldu. Türkiye’nin askeri ve diplomatik etkinliğinin geniş bir coğrafyaya yayılmasının İsrail açısından endişe verici olduğu savunuldu.
Jerusalem Post’ta yayımlanan bir analizde, Türkiye’nin Gazze’de de etkinlik alanı oluşturmaya çalıştığı öne sürülerek, “Türkiye, Suriye’deki güçlü varlığının yanı sıra Gazze Şeridi’nde de etkisini artırarak İsrail’i hem kuzeyden hem de güneyden kuşatma hedefi güdüyor” ifadelerine yer verildi. Bu söylemin, İsrail kamuoyunda Türkiye’ye yönelik artan kaygının bir yansıması olduğu değerlendirildi.
AB’ye çağrı: “Göz ardı ediliyor”
Haberde görüşlerine yer verilen analist Ruth Wasserman Lande, Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerinin yalnızca İsrail için değil, Avrupa ülkeleri için de ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu savundu. Lande, “Türk yayılmacılığı birçok Avrupa ülkesi için ulusal güvenliği tehdit etmesine rağmen, bu durum uluslararası alanda büyük ölçüde görmezden geliniyor” diyerek Avrupa Birliği’ni daha net ve sert bir tutum almaya çağırdı.
İsrail medyasında yer alan bu iddialar, Türkiye’nin Orta Doğu’daki artan rolüne yönelik uluslararası algı tartışmalarını yeniden gündeme taşırken, Ankara’nın bölgesel politikalarının önümüzdeki dönemde de İsrail basınında sıkça yer alacağı yorumlarına neden oldu.
