KENDİNİZİ SABOTE ETMEYİN !
Erteleyen çoğu kişi için, “sonra” geldiğinde de durum yine değişmez; ertelenen her şey için yeni bir “ertesi gün bahanesi” bulunur.İnsanı güçsüz düşüren ve zamanını çalan bu disiplin sorunu hayatı da çekilmez hale getirebiliyor.Janus Psikoloji uzmanlarından Klinik Psikolog Müge Sargın konu ile ilgili bilgiler verdi
Hepimizin muzdarip olduğu bir konu ertelemecilik. İşte ve özel hayatımızda maddi-manevi birçok bedeli olmasına rağmen bazı işlerimizi sürekli erteleriz. Janus Psikoloji uzmanlarından Klinik Psikolog Müge Sargın, sürekli erteyelen kişilere bazı tavsiyelerde bulundu. Yaşadığımız birçok sorunun temelinde olumsuz duygulara katlanmakta zorlanmamız olduğunu düşünen Sargın, ertelemeciliği de temel olarak ertelenen işi yapmaktan duyulan kaygı veya sıkıntı hisleriyle başetmek için geliştirdiğimiz bir psikolojik savunma mekanizması olarak değerlendiriyor.
İddia ediyorum ki bu yazıyı okuyan herkesin erteleyip durduğu en az birkaç iş var! Belki evinizde tamirat bekleyen bir eşya için usta çağırmayı, belki yıllık rutin doktor kontrolünüze gitmeyi, belki “bir ara bitiririm” diyerek haftalardır bekleyen ödevinizi tamamlamayı ya da parasını peşin ödediğiniz spor salonuna gitmeyi erteliyorsunuz. Ama az ama çok, hepimizin hatırlayınca yüreğimizi daraltan, erteleyip durduğumuz işlerimiz var.
Aslında daha önemli işleriniz olduğu için erteme yapıyorsanız, oldukça sağlıklı bir seçim yapmış olursunuz. Ancak teslim tarihine iki gün kalmış bir raporunuz varken evde bahar temizliği yapmaya kalkıyorsanız, ya da facebookta ilkokul arkadaşlarınızı aramaya başladıysanız ertelemeciliğin zehirli ağlarına düşmüşsünüz demektir.
Ertelemecilik, ertelenmesi makul olmadığı halde, sevmediğimiz, yaparken sıkıldığımız ya da çeşitli sebeplerden yapmaktan kaçındığımız durumlarda geliştirdiğimiz bir psikolojik manevra. Yani, kısa bir süre için bile olsa bu işleri yapmanın verdiği olumsuz duygulardan kaçmak için ertelemecilik yapıyoruz.
Sorun şu ki, ertelemek kısa vadede bize nefes aldırsa da, yapılması gereken iş ortadan kalkmadığı için kalıcı bir işe yaramadığı gibi, bir de faiziyle karşımıza çıkar: Ertelemenin verdiği suçluluk ve artan zaman baskısının üzerimizde yarattığı stres! Peki işe yaramamasına rağmen neden bu stratejiyi sürdürüyoruz?
Uzun yıllardır bir terapist olarak insan davranışına dair edindiğim en değerli bilgilerin başında şu geliyor: Bir davranışı tüm olumsuz sonuçlarını bilmemize rağmen sürdürüyorsak, kesinlikle bu davranışı bıraktığımızda başımıza gelmesinden daha çok korktuğumuz bir başka şey vardır! Bu sebeple değişmeyi çok istemenize rağmen halen ertelemecilik yapıyorsanız, önce neden ertelediğinizi anlamanız gerekir. Aşağıda bahsedeceğim ertelemecilik sebeplerini inceleyerek işe başlayabilirsiniz:
1. Başarısızlıktan korkuyor olabilirsiniz. Bir işe hazırlanmanıza ve emek vermenize rağmen başarısız olmaktansa “Zaten yeterince çalışmamıştım” demek daha kolay gelebilir. Ancak bu avuntu uzun süre sizi teselli edemez. Ünlü sözün dediği gibi: İnsanlar önünüze çıkan fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinizle ilgilenirler. Öte yandan işi yapmaktan kaçındığınız her seferinde, içten içe kendinize olan güveninizi de yitirirsiniz.
2. Kulağa garip gelse de, başarı olmaktan korkuyor olabilirsiniz. İnsan başarılı olmaktan neden korksun ki demeyin. Başarılı olmak alkışları duymak, tebrikleri toplamak gibi onurlandırıcı ödüller sunsa da, aynı zamanda sizden beklentilerin sürekli olarak artması demek. Bu tür yükselen beklentileri karşılamak ise zordur ve dolayısıyla kaygıyı arttırır. Başarılı insanların da performanslarıyla ilgili kaygılanmaları ve bu sebeple ertelemeye yönelmeleri az rastlanır bir durum değil.
3. İşleri zamanında yapmak için gerekli olan zaman yönetimi, öncelik belirleme veya sistemli çalışma gibi bazı teknik becerilere sahip olmayabilirsiniz. Eğer durum böyleyse endişelenmeyin, bu becerileri kazanmak düşündüğünüz kadar zor değil.
4. Belirsizliğe tahammülü düşük, tepkisel ve sabırsız birisi iseniz, sonuçlarını uzun bir zaman sonra göreceğiniz işler için çaba sarfetmek zor gelebilir. Belirsizliğe tahammülü düşük olan kişiler, sonuçtan emin olmadıkları sürece bir işe olan motivasyonlarını sürdürmekte zorlanırlar. Bu da erteleme davranışını tetikler. Ancak hatırlamak gerek ki, özellikle büyük başarılar kesinlikle kısa süreli çalışmaların eseri değildir. Üstelik uzun bir süre emek verdiğimiz işlerin sonunda çoğu zaman garantilenmiş bir başarı da yoktur.
5. Başarılı kişilerle kendinizi kıyasladığınızda onları başarılı kılan özelliklerin sizde olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Eğer genel bir özgüven sorunu yaşıyorsanız en doğrusu bu konuda bir uzmandan yardım almak olacaktır.
6. Erteleme davranışınız, yapacağınız işi olduğundan zor, işi yapabilme becerinizi de sahip olduğunuzdan az görmenizden kaynaklanıyor olabilir. Bu tür durumlarda ertelediğiniz işin gerçek zorluğuna ilişkin düşünmek ve benzer işlerde önceden gösterdiğiniz başarıları hatırlamak motivasyonunuzu arttırabilir.
7. İşin sıkıcı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ve daha da kötüsü bir işi yapmak için illa ki ondan zevk almanız gerektiğine inanabilirsiniz. Gerçek şu ki, bu tür düşünceler işlevselliğimizi bozarlar. Gün içerisinde yaptığımız işlerin neredeyse yüzde doksanı zevk aldığımız için değil, yapmak zorunda olduğumuz için yaptığımız işlerdir. Dolayısıyla sıkılma duygusuyla barışmak, onun varlığında da üretmeye alışmak zorundayız. Her sahip olduğumuz düşünce veya duyguya tepki vermeme becerisini öğrenmeliyiz. Bu hedefe yönelik olarak olumsuz düşünce ve duygulara katlanma becerinizi meditasyon ve duygu kontrolü teknikleriyle geliştirmeniz faydalı olacaktır.
8. Mükemmeliyetçi olabilirsiniz. Yaptığınız işin mükemmel ve eksiksiz olması gerektiğine inanmak da ertelemeciliğin önde gelen sebepleri arasındadır. Eğer öyleyse, detaylarda boğulmayın ve kervan yolda düzülür düsturuyla hareket edin. Her maraton bir adımla başlar. İşe başlamak için en mükemmel şartlara ulaşmayı veya konuyla ilgili eksiksiz bir bilgi sahibi olmayı beklemeyin, hemen şimdi başlayın. Yürümeyi öğrenirken “Böyle düşmeye devam edersem hiçbir zaman yürüyemem” deseydik, şu an hiçbirimiz yürüyemiyor olurduk.
Sonuç olarak aslında ertelemeciliğin kendisi yüzyıllar öncesine dayandığı gibi, çaresi de yüzyıllar önce atalarımız tarafından söylenmiş: “Bugünün işini yarına bırakma!”