İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump, 29 Aralık 2025 tarihinde Florida’da gerçekleştirecekleri kritik görüşmede Gazze’ye yönelik uluslararası güç planını masaya yatıracak. Görüşmenin merkezinde Türkiye’nin Gazze’ye asker gönderme konusu yer alıyor. İsrail medyası, Netanyahu’nun ABD’ye “çok sayıda baş ağrısıyla” gittiğini bildirirken, iki ülke arasındaki diplomatik gerilimin detayları giderek netleşiyor.
Türkiye’nin Rolü ve İsrail’in Kesin Tutumu
ABD tarafından hazırlanan ateşkes planına göre Gazze’ye konuşlandırılması öngörülen uluslararası güçler arasında Endonezya, Azerbaycan, Mısır ve Türkiye bulunuyor. Ancak Netanyahu’nun Türkiye’nin Filistin topraklarında asker bulundurmasına kesin bir şekilde karşı çıktığı belirtiliyor. İsrail’in bu tutumu, Türk askerinin sahada aktif görev almasını istemediğini ve Türkiye’nin müdahil olacağı herhangi bir senaryoya şüpheyle yaklaştığını ortaya koyuyor.
İsrailli yetkililer, görüşmenin kritik bir aşamasında İsrail’in Türkiye karşıtı tutumunu ABD’ye ileteceğini aktarıyor. Öte yandan ABD tarafının, Türkiye’nin sürece sembolik veya dolaylı yollarla dahil olabilmesi için çeşitli alternatif formüller üzerinde çalıştığı iddia ediliyor. Bu formüller arasında sınırlı sayıda Türk askeri konuşlandırılması, sivil bir gözlem veya Türkiye’nin ülkedeki bazı üst düzey Hamas yetkilileri ile Filistinli aktivistleri sınır dışı etmesi gibi seçenekler bulunuyor.
Ateşkesin İkinci Aşaması ve Uluslararası Güvenlik Düzenlemeleri
Görüşmede Gazze’deki ateşkesin ikinci aşamasının uygulanması planlanıyor. Bu aşama, uluslararası askeri birliklerin konuşlandırılması, yeni yönetim düzeninin kurulması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi kritik adımları kapsıyor. ABD’nin hazırladığı plan, bölgedeki istikrarı sağlamak ve İsrail ile Filistin arasında uzun vadeli bir düzen oluşturmak üzerine kurulmuş durumda.
İsrailli Emekli Yarbay Amit Yağmur, Kanal14’e verdiği röportajda İsrail’in Türkiye’yi bölgede istemediğini, ABD’nin ise bu konuda esnek olabileceğini ifade etti. Yağmur, “İsrail geri adım atmıyor ve Amerika’nın bunu kabul etmeye meyilli olduğunu anlıyorum. Yöntem başarılı olabilir, ancak net bir sonuç şimdiden söylemek zor” dedi.
İsrail-GKRY-Yunanistan Hattı ve IMEC Vurgusu
Emekli Yarbay Yağmur, Türkiye’ye karşı oluşan ittifakı İsrail, GKRY ve Yunanistan ekseninde değerlendirdi. Bu hattın, Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan IMEC eksenini başlatmak ve İsrail’in Avrupa’ya açılan kapısını oluşturmak için kritik öneme sahip olduğunu belirtti. Yağmur, “Bu yeni Orta Doğu, modern bir İpek Yolu biçiminde enerji eksenine vurgu yapıyor. İsrail’den Kıbrıs’a, oradan Yunanistan’a ve tüm Avrupa’ya uzanan doğalgaz boru hatlarıyla entegre bir yapı kuruluyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Stratejik Önemi ve Alternatif Senaryolar
Uzmanlar, Türkiye’nin Gazze planındaki rolünün sembolik olması durumunda bile bölgedeki diplomatik ve güvenlik dengesi açısından kritik bir mesaj taşıyacağını belirtiyor. ABD’nin, Türkiye’nin sürece dahil olabilmesi için esnek düzenlemeler geliştirmesi, hem bölgesel dengeyi koruma hem de İsrail ile diplomatik ilişkileri sürdürme açısından önem taşıyor.
Bölgesel ve Küresel Etkiler
Görüşmenin sonuçları, Orta Doğu’daki güç dengeleri, uluslararası askeri düzenlemeler ve enerji koridorları açısından belirleyici olacak. Türkiye’nin sürece dahil edilip edilmeyeceği, Gazze’deki yeni yönetim yapısının şekillendirilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılması süreci, ABD-İsrail ilişkilerini doğrudan etkileyecek. Ayrıca, İsrail-GKRY-Yunanistan enerji ve güvenlik hattı ile Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolü, bölgesel stratejiler açısından kritik önemde bulunuyor.
Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek Netanyahu-Trump görüşmesi, hem Türkiye’nin uluslararası platformdaki pozisyonunu hem de Orta Doğu’daki güvenlik ve enerji dengelerini yakından etkileyecek. Diplomasinin ve askeri planlamanın nasıl bir dengeyle ilerleyeceği, bölge ülkeleri ve küresel aktörler için dikkatle takip edilecek bir süreç olacak.
