Tehlikeli Çanları ,Türk Dizi Sektörü İçin Çalıyor
Geçen sezon en kaliteli ve en iddialı projelerden biri olan Türk dizi sektörünün yüz akısı mümkün olan “Şakir Paşa Konağı”nın iptal edildiği haberi, operasyonda büyük hayaller yaratıldı.
Gelin, bu olaydaki kesintilerin asıl sonuçlarına birlikte bakalım…
Yıllardır şu tür haberlerle gururla okuyoruz:
“Türk dizi sektörü 150’nin üzerinde ülkede ihracat yapıyor. Dijital platformlarla birlikte bu sayı 200’e artıyor. Orta Doğu, Latin Amerika, hatta ABD, Avustralya ve Avrupa’da Türk dizilerinin bağlı müşterileri var.”
“Geçen yıl 300’den fazla yerli üretim yapılan Türk dizi sektörü, 500 milyon doları aşan bir gelir elde etti.”
Bu parlak tablolara bakınca, çoğumuz “Acaba bu başarıdan bana da bir pay düşer mi?” diye içimizden geçiriyoruz. Bir yandan da ekran başında gururla yerli dizilerimizi izliyoruz.
Ama madalyonun sonraki yüzü bu kadar parlak değil.
Bir Başarı Hikayesinin İçten İçe Çöküşü
Dizi bölümümüzün açıldığı ilk yıllarda gerçekten kaliteli yapımlar ortaya çıktı. Hem içerik hem oyunculuk açısından çıta yüksekti.
Yabancı ülkelerdeki dizileri hem ekonomik hem de estetik olarak cazip buldu.
Yapımcılar için de altın çağ vardı.
Türk TV kesintileri, yapım maliyetinin neredeyse tamamı karşılanıyordu.
Yurtdışı satışlardan gelen gelir, çoğu zaman bu maliyetin iki katına ulaşıyordu.
Örneğin:
6 yıl önce kaliteli bir bölümün maliyeti yaklaşık 200.000 dolardı.
Yurtdışı satış fiyatı ise 400.000–500.000 dolar arasındaydı.
Yani onu bölümü neredeyse iki misli kâr getiriyordu.
Ama Ne Değişti?
Bugün aynı kaliteyi yakalamak isteyen bir yapımcının bir bölüm için harcaması gereken bütçesi 600.000 doları buluyor.
Evet, yanlış okumadınız:
Maliyetler dolar bazında üç kat arttı.
Bu artışın en büyük nedeni ise Türkiye’deki genel ekonomik bozulma.
Oyuncu ücretleri kazandı
Teknik ekip miktarı arttı
Döviz kuru artışı, ekipman ve dış hizmet maliyetleri tırmandırdı
Ama yayıncı kanallar bu artışa ayak uyduramadı
Sonuç?
Bugün yapımcı 500.000 adet çapında kötü amaçlı bir bölüme karşılık, kanaldan ancak bundan ayrılabiliyor.
Üstüne bir de yurtdışı satışlarında kanal ortak oluyor; yani eskisi gibi kâr marjı kalıyor.
Diziler dış pazarda mevcut ilgi çekse de, eski fiyatlar artık kimse ödemiyor.
Eskiden:
Kaliteli Türk dizileri ucuza geldi.
Bugün:
Kalitesiz Türk dizileri pahalıya geliyor.
Kalite Nereye Gitti?
Yapımcının maliyeti düştükçe kalite de düşüyor.
Senaryo zayıflıyor, oyuncu kadrosu sınırlanıyor, yapım kalitesi gerileniyor.
“Ucuz ama gidiyor” gibi sunulan birçok iş, aslında izleyiciyi kandırmaya yönelik kısa vadeli köyler.
Ve Şakir Paşa Konağı Neden İptal Edildi?
Cevap çok net: Bu kalitede bir işlem sürdürülecek ekonomik ortam kalmadı.
Dizinin korunabilir ne muhafaza edebileceği bir sistem bulabiliyor.
Dolayısıyla “kaliteli Türk dizisi” artık bir yatırım haline geliyor.
Bakmayın “Fatih Altaylı’nın eşinin eserinin olduğu için kalkıyor” safsatalarına.
Sonuç: Seyirciye Ne Kaldı?
Bundan böyle:
O eski kaliteli diziler yok
Yerine hızlı, aceleye gelmiş, düşük üretimli işler var
Dizi sektörü kan kaybediyor
Seyirci ise ne olduğunu anlayamadan “vasata dirençli” hale getiriliyor
Çok Geç Olmadan…
Türk dizi sektörünün dünya markası oldu evet. Ama bu markayı muhafaza eden, sürdürülebilir bir yapıya dönüşmedi.
Ve şimdi, o büyük başarı hikâyesi sönüyor.
“Şakir Paşa Konağı” sadece bir dizi değil; bir düşüşün farkında olan tehlike çanı.
Hem de sadece yapımcılar için değil, izleyicinin hayal dünyası için de.