Türkiye’nin savunma alanında yaptığı yeni hamle, uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Ankara’nın İngiltere ile imzaladığı Eurofighter Typhoon savaş uçağı anlaşması, yalnızca Türkiye’nin hava gücünü modernize etmesi açısından değil, aynı zamanda bölgesel dengeleri değiştirecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Özellikle Yunanistan ve İsrail basını, bu anlaşmadan duyulan rahatsızlığı açıkça dile getirdi.
Anlaşma kapsamında Türkiye’nin 44 adet Eurofighter Typhoon savaş uçağı tedarik etmesi planlanıyor. İlk etapta 20 adet uçağın teslim edilmesi öngörülürken, anlaşmanın toplam finansal değerinin yaklaşık 8 milyar sterlin (10,7 milyar dolar) civarında olduğu belirtiliyor. İngiltere Savunma Bakanlığı’nın onayıyla yürürlüğe giren bu iş birliği, Türkiye’nin hava kuvvetlerini yeniden yapılandırma stratejisi çerçevesinde atılmış en önemli adımlardan biri olarak değerlendiriliyor.
Bu hamle, Türkiye’nin yerli savaş uçağı projesi KAAN’ın 2028 yılında envantere girmesine kadar olan süreçte “geçiş dönemi gücü” olarak görülüyor. Eurofighter uçaklarının alınması, Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde önemli bir güç çarpanı yaratacak. Ayrıca anlaşma; yedek parça temini, bakım, pilot eğitimi ve sistem entegrasyonu gibi unsurları da kapsıyor.
Ancak Türkiye’nin bu stratejik hamlesi, bazı bölgesel ülkelerde tedirginlik yarattı. Yunan basını, “Ege ve Doğu Akdeniz’de güç dengesi Türkiye lehine değişiyor” yorumlarını yaparken, İsrail medyası “Ankara’nın hava üstünlüğü bölgedeki stratejik hesapları yeniden şekillendirebilir” değerlendirmesinde bulundu. Her iki ülke de Türkiye’nin askeri modernizasyonunun, bölgedeki mevcut dengeyi kendi aleyhlerine çevirebileceğini savundu.
Uluslararası savunma analistleri ise Türkiye’nin bu adımını, NATO içindeki etkinliğini artırma ve Avrupa savunma sanayisiyle daha güçlü bağlar kurma stratejisinin bir parçası olarak yorumladı. Ankara’nın özellikle İngiltere ile kurduğu bu iş birliğinin, gelecekte yeni savunma teknolojisi transferlerinin önünü açabileceği belirtiliyor.
Türkiye’nin Eurofighter hamlesi, yalnızca bir savaş uçağı alımı değil; askeri, diplomatik ve ekonomik açıdan çok boyutlu bir stratejik adım olarak değerlendiriliyor. Bu girişim, Türkiye’nin hem kendi ulusal güvenliğini güçlendirmesi hem de bölgesel ve küresel arenada bağımsız savunma kapasitesini artırması bakımından önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.
