Türkiye’de doğurganlık hızı alarm verici şekilde düşüyor. İktidarın aileleri teşvik etmek için uyguladığı politikalar ve “3 çocuk” söylemleri, vatandaşların ekonomik gerçekleri karşısında yeterli olamıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2001 yılında 2,38 olan toplam doğurganlık hızı, 2014 yılından itibaren sürekli düşüş göstererek 2024 yılı itibarıyla 1,48’e geriledi. Bu düşüş, nüfusun kendini yenileme oranı olan 2,1’in oldukça altında kalması anlamına geliyor ve Türkiye’nin gelecekte demografik sorunlarla karşı karşıya kalacağını gösteriyor.
Ekonomik durum, doğurganlık üzerindeki en önemli belirleyici olarak öne çıkıyor. Kasım 2025 verilerine göre, açlık sınırı 29.827 TL, yoksulluk sınırı 97.159 TL iken, vatandaşların aldığı asgari ücret yalnızca 22.104 TL. Bu durum, özellikle genç aileleri ekonomik olarak çocuk sahibi olmaktan alıkoyuyor. İktidarın “her aile üç çocuk yapmalı” yönündeki mesajları, gerçek yaşam koşullarıyla örtüşmediği için etkisini yitirmiş durumda.
TÜİK Başkan Yardımcısı Furkan Metin, doğurganlıktaki bu düşüşün uzun vadede Türkiye’nin demografik ve ekonomik yapısını derinden etkileyeceğini vurguladı. Metin, mevcut eğilim devam ederse önümüzdeki 40 yıl içerisinde Türkiye’nin ortanca yaşının 45’in üzerine çıkabileceğini belirtti. Bu değişim, ülkenin genç iş gücü ve üretkenlik kapasitesini ciddi şekilde azaltacak. “45 yaşındaki Türkiye’nin enerjisi, 1990’larda 20-25 yaşındaki Türkiye ile aynı olmayacak” ifadelerini kullanan Metin, yaşlı nüfus oranındaki artışın sosyal güvenlik ve ekonomik sistem üzerinde ciddi baskı oluşturacağını söyledi.
Uzmanlar, doğurganlık hızındaki düşüşün sadece demografik bir sorun olmadığını, aynı zamanda ekonomik ve sosyal yapıyı da etkileyen çok boyutlu bir problem olduğunu belirtiyor. Doğurganlığın düşük olması, nüfusun yaşlanması, genç iş gücünün azalması ve sosyal güvenlik sisteminin yükünün artması gibi sorunlara yol açıyor.
TÜİK verileri, 2018 itibarıyla Türkiye’de doğurganlık hızının 2’nin altına düştüğünü ve 2024 itibarıyla 1,48’e gerilediğini gösteriyor. Bu durum, ülkenin nüfus yenilenme seviyesinin ciddi şekilde altında olduğunu ortaya koyuyor. Furkan Metin, doğurganlık hızının 1,4’e yaklaşmasının “yüksek alarm” seviyesi anlamına geldiğini belirtti.
Önümüzdeki 25 yıl içinde Türkiye’nin yaşlı nüfus oranının %25’in üzerine çıkması bekleniyor. Bu, sadece demografik bir değişim değil, aynı zamanda ekonomik büyüme, iş gücü ve sosyal güvenlik sistemleri açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Uzmanlar, hükümetin aileleri destekleyecek ve ekonomik olarak güçlendirecek politikaları acilen hayata geçirmesi gerektiğini vurguluyor.
Ekonomik güvencesizlik, yoksulluk ve gençlerin iş bulma sorunları, doğurganlık hızının düşmesinde belirleyici faktörler olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin uzun vadeli demografik ve ekonomik istikrarı için bu konuların öncelikli olarak ele alınması büyük önem taşıyor.

