Türkiye’de artan yaşam maliyetleri, temel ihtiyaç ürünlerine de yansımaya devam ediyor. Son dönemde damacana su fiyatları, vatandaşın bütçesini zorlayan seviyelere ulaştı. Özellikle İstanbul’da 19 litrelik damacana suların, resmî tarifeye göre 110 TL olması gerekirken piyasada 135 TL’den başlayıp bazı markalarda 190–195 TL’ye kadar çıktığı gözlemleniyor.
Son bir yıl içinde damacana ve ambalajlı su fiyatlarında yaklaşık yüzde 50’lik artış görüldü. Piyasada yaşanan fiyat dalgalanmaları, tüketicilerin günlük harcamalarını ciddi şekilde etkiliyor. Bazı dağıtımcılar, boş damacana iadesi yapmayan müşterilerden 250–300 TL’ye varan depozito bedeli talep ederek, fiyatların daha da yükselmesine yol açıyor.
Ekonomistler, damacana suların maliyetinin 1,5–3 TL arasında olduğunu, ancak ambalaj, dağıtım, pazarlama ve hizmet bedellerinin etikete yansımasıyla fiyatların ciddi şekilde yükseldiğini belirtiyor. Nakliye ve personel giderlerinin sabit kalmasına rağmen ambalaj ve dağıtım maliyetlerinin artması, vatandaşın tepkisine neden oluyor.
Özellikle yaz aylarının yaklaşmasıyla birlikte damacana suya olan talep artarken, fiyatlardaki yükseliş hane bütçelerinde önemli bir baskı yaratıyor. Bu durum, düşük ve orta gelirli vatandaşların içme suyuna erişimini zorlaştırırken, ekonomik eşitsizliği de derinleştirme potansiyeli taşıyor.
Yetkililer, piyasadaki fiyat artışlarının kontrol altına alınması ve suyun erişilebilirliğinin sağlanması için denetimlerin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Tüketici hakları açısından da, maliyeti düşük olan bir ürünün fiyatının hızla yükselmesi tartışma yaratıyor.
Bu fiyat artışları, sadece bireysel tüketicileri değil, aynı zamanda restoran, kafe ve küçük işletmelerin işletme maliyetlerini de yükselterek, sektörde de ciddi bir ekonomik baskı yaratıyor. Uzmanlar, ambalajlı suya yapılan zamların kısa vadede durdurulmazsa, temel tüketim ürünlerinde genel bir fiyat artışı dalgasının devam edebileceği uyarısında bulunuyor.